SANAL GERÇEKLİK TEKNOLOJİLERİNİN PSİKOLOJİK ETKİLERİ

- Şubat 26, 2024

Sanal gerçeklik nedir? Sanal gerçeklik kablolarla sınırlı mı? Sanal gerçeklik eğitim-öğretimde kulanılmaya uygun mu? Sanal gerçekliğin öğrenme psikolojisine etkisi ve sanal gerçeklik başlıkları...

Sanal gerçeklik, teknoloji kullanılarak oluşturulan kurgularla gerçek ve hayalin birleştirilmesidir.

Sanal gerçeklik kablolarla sınırlı değil elbette. Eğer bilgisayar tabanlı bir sanal gerçeklik seçmişseniz hareket alanınızı kablolarla sınırlamış olursunuz. Ancak mobil tabanlı veya da bağımsız bir sanal gerçeklik seçmişseniz bu durum hareket alanınızı genişletir. Çünkü iyi haber! Kablolar yoktur.

Sanal gerçeklik son gelişmelerle beraber eğitim öğretime uygun hale getirilmiştir. Sanal gerçekliğin öğrenme için ne kadar etkili olduğunu teknoloji çağında yaşayan elinden telefonunu düşürmeyen bilgisayarın başından kalkmayan çocuklarımızdan kavrayabiliriz sanıyorum. Ne kadar kabullenemesek de eskiye özlem duysak da teknolojik gelişmeleri yadsıyabileceğimizi pek sanmıyorum. Onun yerine bu yazımda çağa ayak uydurmanın ve teknoloji hakkında gerekli bilgi ve donanıma sahip olmanın önemini vurgulayacağım.

Türk eğitim sistemi bu ülkenin bireylerini ne kadar homojen olarak değerlendirse de eğitim alan bireylerin farklı öğrenme çeşitleri vardır. Bu öğrenme çeşitlerini görsel, işitsel ve dokunsal (kinestetik) olarak ayırıyoruz. 

Görseller bir şeyleri öğrenirken destek resimler ister. Gördükleri şeyleri kolay kolay unutmazlar. Defterlerini çok düzenli tutarlar. Ve genel olarak renkli başlıklar atarlar. Deftere yazdıkları konuyla alakalı resim çizerler. Tam bir düzen abidesidir her biri.

İşitseller en çok duyduklarından etkilenirler. Görsel hafızaları biraz kötüdür. Gördüklerini unutabilirler fakat duyduklarını kolay kolay unutmazlar. 

Son olarak dokunsallar da derste sıranın altından topla oynayan bir türlü yerinde duramayan o çocuktur diyebiliriz. Genelde öğretmenleri tarafından başarısız öğrenci olarak görülürler. Ama aslında gerçek, o çocuğun başarısız olduğu değil, homojen olarak görülen çocukların aslında dibine kadar heterojen olduğudur. Dokunsallar genelde bir şeyleri deneyimleyerek öğrendikleri için ya konuşarak ya da kitaptan takip ettirerek dersini işleyen bir öğretmenle muhtemelen kimyaları uyuşmayacaktır. Sürekli birbirlerine sorun çıkaracaklardır. Bu durumda işini hakkıyla yapan bir öğretmenin problemi tespit edip çözüm odaklı yaklaşması ve o çocuğu eğitimin dışında tutmaması gerekmektedir. Çocuk kendini ayrık otu gibi hissetmesin diye elinden geleni yapmalıdır.

Yani sonuca gelecek olursak biz eğitimi hayata hazırlıktan çok hayatın ta kendisi olarak tanımlarken bizi aslında hayatın gerçekliğinin dışında bırakıyorlar. Ve kendi istedikleri sisteme dahil ediyorlar. 

Hayat hayaller ve gerçeklerden oluşur. Sanal gerçekliğin de bu ikisinin harmanlanmış bir teknolojisinin olduğunu biliyoruz. Bundan dolayı da sanal gerçekliğin eğitim öğretime entegre edilmesiyle birlikte öğrencilerin başarı yüzdesi artacaktır.










AYRICA BEĞENEBİLİRSİNİZ

0 Yorum